İçeriğe geç

Kahramanmaraş Göksun Kürt mü ?

Kahramanmaraş Göksun Kürt mü? Kimlik, İktidar ve Vatandaşlık Üzerine Siyasal Bir Okuma

Bir siyaset bilimci olarak sıkça düşünürüm: coğrafya yalnızca sınırların değil, kimliklerin de biçimlendiricisidir. Her şehir, her ilçe, yalnızca fiziki bir mekân değil; ideolojik bir uzamdır. Kahramanmaraş Göksun Kürt mü? sorusu, yüzeyde bir etnik kimlik sorgusu gibi görünse de aslında çok daha derin bir meseleyi işaret eder: devletin kimlik tanımlama gücünü, toplumsal aidiyetin nasıl inşa edildiğini ve vatandaşlığın kimler için nasıl anlam kazandığını. Bu yazı, bu sorunun etrafında dönen kimlik siyasetinin tarihsel ve yapısal analizidir.

Kimlik Siyaseti ve İktidarın Görünmeyen Eli

Toplumda “kim kime ait” sorusu, genellikle masum bir merakla değil, iktidarın tanımlama gücüyle ortaya çıkar. Devlet, nüfusu yalnızca sayısal bir kategori olarak değil, etnik ve kültürel olarak da sınıflandırır. Göksun örneğinde olduğu gibi, “Kürt mü, Türk mü?” tartışması aslında yerel halkın etnik kökeninden çok, ulus-devletin kimlik üretim sürecine ayna tutar.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte Türkiye’de “tek kimlik” fikri, ulusal bütünlük adına bir devlet ideolojisine dönüştü. Bu bağlamda, farklı etnik gruplar ya da kültürel aidiyetler, çoğu zaman “birlik” söylemi içinde görünmezleştirildi. Kahramanmaraş Göksun Kürt mü? sorusu tam da bu görünmezliğin sınırında durur: çünkü bir yandan tarihsel çeşitliliği çağrıştırır, öte yandan resmi söylemin çizdiği sınırları zorlar.

Kurumlar, İdeoloji ve Vatandaşlık Algısı

Kahramanmaraş’ın sosyolojik yapısı, Anadolu’nun çok katmanlı tarihini taşır. Yörük, Türkmen, Kürt, Çerkes ve Arap topluluklarının izleri, bu coğrafyada iç içe geçmiş durumdadır. Ancak kurumlar –devlet, eğitim sistemi, medya– bu çeşitliliği genellikle tekil bir ulusal kimliğe indirger. Bu indirgeme, ideolojik bir tercihtir.

Bir bölgenin etnik kimliğini konuşmak, Türkiye gibi merkeziyetçi bir siyasal yapıda genellikle rahatsızlık yaratır. Çünkü devlet, vatandaşlık kavramını kültürel aidiyetlerden bağımsız bir hukuki statü olarak tanımlar. Oysa günlük yaşamda vatandaşlık, tam da bu aidiyetler üzerinden deneyimlenir. Göksun’un Kürt olup olmaması bu anlamda bir kimlik meselesi değil, vatandaşlık bilincinin nasıl farklı algılandığını gösteren bir laboratuvardır.

Erkek Stratejisi, Kadın Katılımı ve Kimlik İnşası

Siyasal kültürde erkeklerin güce ve stratejiye, kadınların ise toplumsal etkileşim ve dayanışmaya odaklı olduğu sıklıkla görülür. Erkek egemen siyaset, kimliği bir “iktidar konumu” olarak tanımlar: kim daha güçlü, kim daha baskın. Bu bakış, toplumsal çeşitliliği bir tehdit olarak algılar. Erkek siyaseti homojenliği sever; çünkü homojenlik, yönetimi kolaylaştırır.

Buna karşılık, kadın bakışı kimliği bir “bağ kurma” biçimi olarak görür. Kadınlar, tarihsel olarak toplumsal katılımın, kültürel alışverişin ve diyalogun taşıyıcısı olmuştur. Bu nedenle demokratik katılımın güçlenmesi, kimlik tartışmalarında çoğulculuğun önünü açar. Göksun’un Kürt olup olmadığı sorusu da kadınların toplumsal söyleme dahil olduğu bir ortamda farklı yankılanır: ayrıştırıcı değil, birleştirici bir tartışmaya dönüşür.

İdeoloji ve Bölgesel Algıların Çatışması

Devlet ideolojisi, yerel gerçekliklerle her zaman uyumlu değildir. Kahramanmaraş gibi kentlerde ulusal kimliğin tek boyutlu anlatısı, yerel hafızadaki çok kültürlü yapıyla çelişir. Göksun özelinde bu durum, halkın gündelik ilişkilerinde net biçimde hissedilir: köken, dil ve gelenek farklılıkları çoğu zaman resmi kimlik tanımlarının dışında yaşanır.

Bu çelişki, siyaset bilimi açısından önemli bir gerçeği gösterir: kimlik, yukarıdan tanımlanamaz. İnsanlar kendilerini devletin çizdiği kategorilere değil, yaşadıkları toplumsal deneyimlere göre tanımlarlar. Göksun’da da kimlik, bir etnik sabitlikten çok, birlikte yaşama pratiklerinin içinde şekillenir.

Vatandaşlık ve Aidiyetin Yeniden Tanımlanması

Bir siyasal toplulukta vatandaşlık, yalnızca pasaport ya da nüfus cüzdanıyla ölçülmez. Vatandaşlık, aidiyet hissiyle güçlenir. Kahramanmaraş Göksun Kürt mü? sorusunun politik değeri de buradadır: bu soru, “kim Türk, kim Kürt” ikiliğini aşarak, “kim kendini bu ülkenin parçası olarak hissediyor” sorusuna dönüşmelidir.

Bir toplumu güçlü kılan şey, etnik homojenlik değil; demokratik katılımın eşitliğidir. Eğer bir yurttaş, kendi kimliğiyle var olabiliyorsa, o toplum gerçek anlamda bir ulus-devlet olur. Bu nedenle mesele Göksun’un etnik kimliği değil; Göksun’daki insanların seslerini özgürce ifade edebilme hakkıdır.

Sonuç: Kimlik mi, Vatandaşlık mı?

Kahramanmaraş Göksun Kürt mü? sorusunu yanıtlamak, yalnızca etnik bir tanımlama yapmak değildir; aynı zamanda Türkiye’nin vatandaşlık anlayışını sorgulamaktır. Kimlikler, iktidarın değil, halkın yaşam deneyimlerinin ürünüdür. Göksun’un Kürt olup olmaması değil; Göksun halkının kendi kimliğini nasıl tanımladığı önemlidir.

Bu nedenle asıl soru şu olmalı: Biz, kimliğimizi devletin tanımladığı sınırlarla mı, yoksa birlikte yaşadığımız insanların hikâyeleriyle mi kuruyoruz?

Gerçek siyasal özgürlük, bu sorunun cesurca sorulabildiği yerde başlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betci splash